Toplumda her gün artan şiddet olayları, birçok kişinin hayatıyla birlikte umutlarını da yitirerek son buluyor. Bu bağlamda, Zeynep’in trajik hikayesi, genç yaşta hayata veda eden bir bireyin sesi olmanın ötesine geçmeye çalışıyor. Zeynep, yaşadığı zorluklar, karşılaştığı tehditler ve yaşadığı fiziksel şiddetle ilgili birçok detayı geride bıraktı. Ancak onun ölümü, sadece bir kurban olarak hatırlanmasından çok daha fazlasını ifade ediyor; aslında bu, toplumda yaygınlaşan bir sorunun yankısı. “Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?” sorusu, Zeynep’in yaşadıklarının ardından kalan derin bir acı ve çaresizlik duygusunu gözler önüne seriyor.
Zeynep, 22 yaşında parlak bir geleceği olan, hayalleri ve hedefleriyle dolu bir genç kızdı. Ancak ne yazık ki, sevinç dolu bir yaşamı olmaktan çok, kabus gibi bir yaşamın kurbanı oldu. Arkadaş çevresi ve ailesi onun ne kadar sevgi dolu bir birey olduğunu sık sık dile getiriyor. Fakat onun hayatında geçmişte yaşadığı şiddet dolu anılar, her geçen gün daha da karanlık bir hal alıyordu. Zeynep, bir süre önce ilişkisinde şiddet görmeye başladı. Bıçaklı tehditler, fiziksel saldırılar ve psikolojik baskılar, genç kadının ruh halini giderek daha fazla alt üst etmişti. Annesinin ve yakın arkadaşlarının anlattığına göre, Zeynep, yaşadığı saldırılar nedeniyle sık sık moral bozukluğu yaşıyor, yalnız başına dışarı çıkmakta bile güçlük çekiyordu. Şiddet içeren sevgi ve korkunun birleşimi, Zeynep’i bir tuzağın içine çekmişti.
Zeynep’in son anlarında yaşadığı korku, sadece onu değil, çevresindekileri de derinden etkiledi. Zeynep, her fırsatta yardım isteyip duruyordu; ama sonuç olarak kimse ona gereken desteği veremedi. Zeynep’in yaşadığı, gençlerin kabusuna dönüşen bu tür durumlar, toplumda bir düzenin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Ölümünden sonra, Zeynep’in yaşadığı acılara dikkat çekmek ve benzer durumdaki kişilere destek olmak amacıyla başlatılan kampanyalar, sosyal medyada hızla yayıldı. Ancak hâlâ daha tepkisiz kalan bireyler ve sistemin içinde kaybolan bir çok Zeynep var. Kadına yönelik şiddet, yalnızca bir bireyin sorunu değil; bu hepimiz için bir tehdit olarak önümüzde duruyor. Zeynep’in sesi, kendi isteğiyle değil, acı bir şekilde yükselebiliyor.
Asıl sorular burada başlıyor: Peki, bu tür bir trajedi yaşandığında, toplum olarak biz ne yapmalıyız? Unutmayalım ki Zeynep’in yaşadığı olaylardan sonra toplumda oluşturulacak bir duyarlılık ve farkındalık, benzer durumların önüne geçmek için büyük bir fırsat olabilir. O yüzden hepimizin Zeynep’lerin sesi olması, onların hikayelerini başka hayatların kaybolmasına vesile olmadan paylaşmak çok önemlidir. Zeynep’in yaşadıkları, aslında toplumun birçok kesiminde yaşanan bir gerçek. Bu nedenle her birey, şiddetin karşısında durmalı ve sesini yükseltmelidir. Unutulmamalıdır ki, her birey bir Zeynep olabilir; o yüzden, yaşanmış her hikaye, bizlerin ortak bilinci ve sorumluluğu haline gelmelidir. Şiddetin ve zorbalığın durduğu bir toplum yaratmak, sadece Zeynep’in anısı için değil, geleceğimiz için de elzem bir gereklilik haline gelmektedir.
Son olarak, Zeynep’in yasının tutulduğu bu dönemlerde, onun adını yaşatmak ve hikayesini anlatmak, bizlere düşen bir sorumluluktur. Belki de Zeynep, bir gün adının duyulmasından çok öte bir değere sahip olacaktır; belki de onun hikayesinden yola çıkarak birçok insan, yaşamak zorunda olduğu şiddetin pençesinden kurtulabilir. Zeynep’in anısını yaşatmak, onun yaşadığı travmayı göz ardı etmeden, mücadele azmimizi artırmakla başlar. Kadına yönelik şiddet konusundaki duyarlılığımızı artırarak, Zeynep gibi hayatların kurtulmasına imkan tanıyabiliriz.