Son yıllarda dünya genelinde artan jeopolitik gerginlikler, birçok ülkenin savunma stratejilerini gözden geçirmesine neden oldu. Almanya, NATO üyesi bir ülke olmasına rağmen, askeri hazırlığı açısından eleştirilerin hedefi konumunda. Ülkedeki kamuoyu, savaş senaryoları ve savunma politikalarını derinlemesine inceleyerek, Almanya’nın gerçekçi bir tehdit algısına sahip olup olmadığını sorgulamaya başladı. Uluslararası ilişkiler alanında yapılan bu tartışmalar, özellikle Çin'in askeri etkinlikleri ve Rusya'nın Ukrayna’ya müdahalesinin ardından daha da önem kazandı.
Almanya, II. Dünya Savaşı sonrasında askeri gücünü önemli ölçüde azaltmış ve savaş cezalandırmaları nedeniyle askeri harcamalarını sınırlı tutmuştur. Ancak, bu durum modern güvenlik tehditlerine karşı yeterli bir tepki verebilme kapasitesini sorgulatıyor. Özellikle Bundeswehr (Alman Silahlı Kuvvetleri), yıllarca süren bütçe kesintileri ve personel eksiklikleri ile mücadele etti. Bu da askeri operasyonlarda etkinlik kaybına yol açtı. Son dönemde yaşanan olaylar, Almanya’nın askeri harcamalarını artırma ve donanımını güncelleme konusunda ciddi bir baskı oluşturdu. Ancak sorular, bu değişimlerin hızla gerçekleşip gerçekleşemeyeceği ve gerçek bir savaşa hazırlığın olup olmadığı üzerinde yoğunlaşıyor.
Almanya, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olmasına rağmen, uluslararası güvenlik alanında daha aktif bir rol almayı hala tam olarak başaramadı. NATO’nun doğu kanadını desteklemek adına yapılması gerekenler konusunda savunma bakanlığı tarafından yapılan açıklamalar, kamuoyunun endişelerini arttırıyor. Almanya’nın bu alandaki yetersizliği, özellikle doğu Avrupa’daki komşularında endişe yaratıyor. Analistler, Almanya’nın içinde bulunduğu bu durumu, sadece askeri açıdan değil, politik açıdan da değerlendirmeye alıyor. Avrupa Birliği’nin genel güvenlik stratejileri içinde Almanya’nın daha etkili bir lider olmasını bekleyen ülkeler, bu bağlamda Almanya’nın içindeki tartışmaların sonuçlarını dikkatle izliyor.
Sonuç olarak, Almanya’nın uluslararası arenada aktif olma isteği bulunmakla birlikte, savunma kapasitesinin artırılmasına yönelik adımların yeterli olup olmadığı sorusu hâlâ yanıt bekliyor. Almanya, modern çağın gereklerine uygun bir askeri güç oluşturmak için önemli kararlar almak zorunda. Aksi takdirde, uluslararası güvenlik ortamında daha büyük tehditlerle karşı karşıya kalabilir. Almanya’nın bu konudaki durumu, yalnızca ülkenin geleceğini değil, Avrupa’nın genel güvenlik dengelerini de etkileyecek bir boyuta ulaşmış durumda. Alışılmış kalıpların dışına çıkarak daha açık ve net bir güvenlik stratejisine sahip olmaları kaçınılmaz görünüyor.