15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye, tarihinin en karanlık anlarından birine tanıklık etti. FETÖ'nün darbe girişimi sırasında yaşanan çatışmalarda, birçok masum insanın hayatı kaydı ya da yerle bir oldu. Ancak bu trajediler yalnızca fiziksel kayıplarla sınırlı kalmadı. Bu gece, birçok insanın kaderini değiştirdi ve onlardan biri de henüz 27 yaşında olan Halil İbrahim Altun'du. Halil, o gece vücuduna isabet eden kurşunlarla hem fiziksel hem de psikolojik olarak derin yaralar aldı. Onun yaşadığı, sadece bir bireyin hikayesi değil, aynı zamanda tüm bir milletin yaşadığı acıların bir yansımasıydı.
Halil İbrahim, 15 Temmuz gecesi işten çıkıp evine gitmek üzere yola çıkmıştı. Ancak karşılaştığı manzara, hayatının akışını değiştiren bir dönüm noktası oldu. Sokaklarda serseri bir kurşunla yaralanan Halil, hayatının en zor anlarını yaşadı. O gecenin karmaşası içinde, insanlar geri çekilirken cesur bir şekilde sokağa çıkan Halil, atrofiye uğramış bir vatanseverlik duygusuyla doluydu. Ancak bu cesareti, onun hayatını mahveden o kurşunla sonuçlandı.
Daha sonrasında hastaneye kaldırılan Halil, 9 yıl süren bir iyileşme sürecine girdi. Geçirdiği ameliyatlar, fiziksel rehabilitasyonlar ve ruhsal destekle dolu bir yolculuk başladı. Ailesinin desteği ile bu zor günü atlatmaya çalışırken, zihinlerindeki travmaları aşmaları da gerekiyordu. Bu süreçte Halil, yalnızca bedensel acılarını değil, aynı zamanda yaşadığı psikolojik travmayı da aşmak zorunda kaldı.
Halil, hastanede geçirdiği sürede, diğer yaralıların hikayelerini dinleyerek, yalnız olmadığını fark etti. Her birinin farklı bir trajedisi, ama aynı birleştirici bir öğesi vardı: 15 Temmuz'un getirdiği acı. Bu buluşmalar, ona dışarıdan gelen bir cesaret kaynağı oldu. Sonunda, Halil, kendisiyle barışmayı ve hayatına yeniden yön vermeyi başardı. Bu süreçte, yeniden fiziksel olarak aktif hale gelmek için spor yapmaya başladı; koşmak, bisiklet sürmek ve yüzme gibi aktiviteler, onun hem zihinsel hem de bedensel olarak toparlanmasına yardımcı oldu.
Bu mücadeleler sonucunda Halil, sadece bedensel acılarını yenmekle kalmadı, aynı zamanda zihinlerdeki travmaları da aşmayı başardı. Zamanla, kurtuluşunun ilham verici bir hikaye haline geldiğini anladı. Bunun üzerine yazılı ve sosyal medya aracılığıyla hikayesini paylaşmaya karar verdi. Amacı, diğer yaralı insanlara umut vermek ve bu acı dolu gecede kaybedilen canları yaşatmanın bir yolunu bulmaktı. Hikayesi, yalnızca onun değil, aynı zamanda tüm bir neslin hikayesiydi; umudun, cesaretin ve tekrar doğuşun sembolü haline gelmişti.
Halil, yaşadığı deneyimlerin ardından bir dernek kurarak, 15 Temmuz gecesi yaralanan diğer insanlara destek olmayı amaçladı. Bu dernek, tedavi süreçlerinden, psikolojik destekten, sosyal rehabilitasyona kadar pek çok alanda hizmet sunarak, benzer acıları yaşayanların bir araya geleceği bir platform olmayı hedefliyor. Böylece, kendi yaşadıklarından yola çıkarak, başkalarının yaşamlarına dokunma ve daha fazla kişinin iyileşmesine yardımcı olma umudunu taşıyor.
15 Temmuz’un sadece bir travma değil, aynı zamanda dayanışma ve güçlenme anı olduğunu anlatmak isteyen Halil, yalnızca kendi hikayesini paylaşmakla kalmayarak, kolektif bir farkındalık yaratmanın peşinde. Bu tür hikayelerin paylaşılması, toplumda derin yaralar açan travmaların üstesinden gelme ve iyileşme süreçlerinin önemini vurguluyor. Türkiye'nin yaralarının sarılması için atılan bu adımlar, gelecekteki kuşaklara umut olmayı ve her bir bireyin kendi hikayesini yazmasını teşvik etmeyi amaçlıyor.
Sonuç olarak, 15 Temmuz gecesi, birçok insan için karanlık bir dönemi temsil ederken, Halil İbrahim Altun gibi cesur bireyler, yaşadıkları travmaları aşma ve başkalarına ilham verme yolunda umut dolu bir gelecek inşa ediyor. Zorluklarla dolu hayatlarına rağmen, Halil gibi bireyler, cesaretleri ve azimleriyle, gelecek nesillere ilham vermeye devam ediyorlar. Halil’in hikayesi, karanlık bir gecede yeniden doğuşun ve umudun hikayesidir; her birimiz için bir ders niteliği taşıyan, asla pes etmemek gerektiğinin bir kanıtıdır.